<100 subscribers
Bu yazı çeviri ve açıklamalı anlatımdır. Orjinal yazı için: https://x.com/0xJaehaerys/status/1962576166533112176
Blockchain’in daha fazla ölçeklenebilir (scalable) hale gelmesi için yapılan bitmeyen arayışta, Layer-2 (L2) çözümlerinin hikâyesi uzun süredir tek bir metaforun etrafında şekilleniyor: köprü (bridge).
Bir kullanıcının yüksek işlem kapasitesi (high-throughput) ve düşük maliyet (low-cost) sunan bir rollup ortamına geçebilmesi için şunu yapması gerekiyor:
Önce L1 üzerinde varlıklarını kilitliyor.
Sonra karşılığında L2’de, aynı değeri temsil eden sentetik (synthetic) bir varlık alıyor.
Bu model çalışıyor ama kendi sorunlarını da beraberinde getiriyor:
Likidite parçalanıyor (yani sermaye farklı köprülerde bölünüp verimsiz hale geliyor).
Ve tarihte merkeziyetsiz finansın (DeFi) gördüğü en büyük kayıplardan bazılarını yaratan felaket boyutunda köprü saldırıları (bridge exploits) ortaya çıkıyor.
Bu sorunlara karşı yeni bir yaklaşım geliştirildi. Temel fikri şu:
“Eğer amaç varlıkları hesaplamanın yapıldığı yere taşımak değil de, onların doğrulanabilir bilgisini taşımak olsaydı ne olurdu?”
Bu fikir ilk kez bir @SuccinctLabs canlı yayınında ortaya çıktı. Gauntlet’in kurucusu @tarunchitra, sıfır bilgi (zero-knowledge / ZK) sistemlerinin geleceği üzerine düşünürken şöyle açıkladı:
“Mesela Lighter gibi ZK protokollerine baktığımızda… ilginç olan şey şu: HyperLiquid gibi bir uygulamaya bakıyorsunuz ve performans ile düşük gecikme (low latency) sağlamak için birçok yerde hantallık (clunkiness) var.
Mesela neden HyperUnit diye ayrı bir şeye ihtiyaç var? Neden ben herhangi bir varlığı doğrudan köprüleyemiyorum? Neden doğrulama yapan ve aslında hâlâ multisig’e (çoklu imza) dayanan ayrı bir protokole gerek duyuyorum?
Oysa ZK ile bu tür varlık transferlerini (asset migration) çok daha kolay yapabilirsiniz. Varlıklar mainnet üzerinde kilitlenebilir, sonra L2 üzerinde doğrulanabilir ve teminat (collateral) olarak kullanılabilir. Üstelik yalnızca köprülenmiş gibi değil, gerçekten de kullanıcının çok fazla düşünmesine gerek kalmadan, bugünkü uygulamalardan daha rahat bir şekilde kullanılabilir.
Ve bence eğer Ethereum mainnet ZK’yı birinci sınıf bir bileşen (first-class citizen) haline getirirse, o zaman mainnet’teki teminatınızı köprü kullanmadan başka yerlerde de kullanabileceksiniz.”
Bu model, sermayenin bulunduğu yer ile kullanım değerini birbirinden ayırmayı öneriyor.
Varlıklar en güvenli ortam olan L1’de kalmaya devam ediyor.
Ama değerleri, kriptografik bir kanıt (cryptographic proof) sayesinde yüksek performanslı bir L2’ye yansıtılıyor.
Tarun Chitra (@tarunchitra, 10 Ağustos):
“Bir perpetual DEX’te (sürekli vadeli işlem borsası) kasadaki (vault) pozisyonlarınızı köprü kullanmadan teminat olarak kullandığınızı hayal edin. Bunu yapmak için tek gereken şey, teminatınızın kilitli olduğunu gösteren bir ZK Proof (ZKP) göndermek. Teminatınız yalnızca, eğer perpetual DEX sizin likide edildiğinizi gösteren bir ZKP gönderirse çözülür ve köprülenir. Böyle bir sistem bugün @Lighter_xyz ve @SuccinctLabs üzerinde inşa edilebilir.”
“Tarun Chitra’nın o @SuccinctLabs yayındaki sözleri kafamdan çıkmıyor. L2’lerin ve ZK teknolojisinin amacını tamamen yeniden çerçeveliyor. Bu mesele sadece ‘daha hızlı ve daha ucuz’ değil. Onun dediği şu: ‘…eğer ETH mainnet ZK’yı birinci sınıf bir bileşen olarak kabul ederse…’”
Bu yaklaşım özellikle dikkate değer çünkü Ethereum L1’i varlıkların temel bilançosu (balance sheet) olarak tanımlıyor; L2’leri ise özelleşmiş işlem yüzeyleri (execution surfaces) olarak konumlandırıyor. Böyle bir model, sermaye verimliliğini (capital efficiency) artırarak yeni kullanım alanlarını mümkün kılabilir, katmanlar arası yeni bileşebilirlik (cross-layer composability) formlarını açığa çıkarabilir ve güvenli birlikte çalışabilirliği (secure interoperability) sağlayabilir.
Artık bağlantı yüksek riskli bir köprü değil, hafif ve güvenli bir ZK kanıtı (proof) oluyor.
Bu bölümün merkezindeki fikir, blockchain dünyasında köprü (bridge) kavramının yerine ZK kanıtlarının (zero-knowledge proofs) kullanılabileceği yeni bir model önermek. İlk bakışta teknik görünüyor ama aslında mantığı günlük bir örnek üzerinden anlaşılabilir.
Bugün bir kullanıcı Ethereum’un ana ağı (L1) üzerindeki varlıklarını kullanarak bir Layer-2 (L2) ağına geçmek istediğinde “köprüleme” yapması gerekiyor. Yani L1’deki ETH’sini kilitliyor, karşılığında L2 üzerinde onun bir kopyasını/sentetik versiyonunu alıyor.
Bu durumu banka çeki örneği ile düşünebiliriz:
Diyelim ki elinizde 10.000 TL var ve bunu bankada kasaya yatırıyorsunuz.
Banka size bu parayı temsil eden bir çek veriyor.
Siz bu çeki alıp başka bir şubede işlem yapabiliyorsunuz.
Sorun şu: Eğer bu çeki veren sistem saldırıya uğrarsa veya sahte çekler üretirse, sizin kasadaki paranız da risk altında. Blockchain’deki köprü saldırılarında tam da bu oluyor. Hacklenen köprülerden milyarlarca dolar çalındı çünkü saldırganlar “sahte çek” üretmeyi başardılar.
Yeni önerilen yaklaşımda ise çek almıyorsunuz. Bunun yerine, kriptografik bir kanıt (ZK proof) oluşturuyorsunuz. Bu kanıt şunu söylüyor:
“Bu varlık gerçekten L1’de kilitli, işte ispatı!”
Böylece varlık fiziksel olarak (blockchain düzeyinde) L1’de durmaya devam ediyor. Ancak siz L2’de bu kanıtı sunarak o varlığı teminat (collateral) gibi kullanabiliyorsunuz.
Bankadaki örneğe geri dönelim:
Paranız hâlâ kasada duruyor.
Siz bankadan aldığınız çek yerine, kasanın güvenlik kamerasından alınmış mühürlü bir kayıt sunuyorsunuz: “Bakın, bu para gerçekten orada.”
Başka bir şube (L2) bu kaydı kabul ediyor ve size işlem açıyor.
Böylece sahte çek üretme riski tamamen ortadan kalkıyor çünkü kanıt doğrudan kriptografi ile doğrulanıyor.
Güvenlik: Varlık L1’de kalmaya devam ettiği için en güvenli yerde tutuluyor. Köprü saldırılarındaki risk ortadan kalkıyor.
Sermaye Verimliliği: L1’de duran ETH’nizi aynı anda L2 üzerinde teminat olarak gösterebilirsiniz. Yani paranız hem güvenli kalıyor hem de kullanılabiliyor.
Kullanıcı Deneyimi: Şu anda birçok DeFi uygulaması karmaşık. Kullanıcıların köprü, sentetik token, multisig gibi şeyleri düşünmesi gerekiyor. ZK modeliyle bu süreç basitleşiyor.
Diyelim ki bir kullanıcı 5 ETH’ye sahip ve bu ETH’yi riskli bir köprüye göndermek istemiyor. Ama aynı zamanda L2’de bir perpetual DEX (vadeli işlem borsası) üzerinde işlem açmak istiyor.
Kullanıcı 5 ETH’yi L1’de kilitliyor.
Bir ZK kanıtı üretiyor ve L2’deki borsaya gönderiyor.
Borsa bu kanıtı kontrol ediyor: “Evet, bu 5 ETH gerçekten L1’de kilitli.”
Kullanıcı L2’de işlem açabiliyor, sanki ETH’sini taşımış gibi.
Eğer kullanıcı likide edilirse (zarar edip teminatını kaybederse), borsa L1’e bir ZK kanıtı gönderiyor: “Bu kişi likide edildi, ETH’si açılabilir.” O zaman ETH köprülenip alınabiliyor.
Bu modelin vizyonu şu:
Ethereum L1 bir tür “merkezi kasa” ya da ana bilanço (balance sheet) işlevi görüyor.
L2’ler ise hızlı çalışan “işlem motorları” oluyor.
İkisi arasında kırılgan yapılar (çekler/köprüler) değil, matematiksel olarak sağlam kanıtlar (ZK proofs) çalışıyor.
Sonuç olarak, bu sistem hem daha güvenli hem de sermayenin kullanımını çok daha verimli hale getiriyor.
Bu modelin özünde çok zarif bir prensip yatıyor:
Varlıklar Ethereum’un ana ağı olan L1’de, özel olarak tasarlanmış bir Escrow (emanet) sözleşmesi içinde tutuluyor.
Bu varlıkların teminat (collateral) olarak kullanım hakkı ise ZK-proof’lar aracılığıyla L2’ye yansıtılıyor.
Bu mimari, sermayenin bulunduğu yeri işlevinden ayırıyor. Böylece varlıklar en güvenli ortam olan L1’de kalırken, değerleri yüksek performanslı bir yürütme katmanında (execution layer) aktif şekilde kullanılabiliyor.
Mekanizma dört temel adımdan oluşuyor:
L1’de Kilitleme (Lock on L1):
Kullanıcı, ETH, stETH veya Morpho gibi DeFi kasalarındaki (vault) pozisyonlarını Ethereum üzerinde özel olarak hazırlanmış bir Escrow akıllı sözleşmesine yatırıyor.
L2’de Kredi Açma (Credit on L2):
Bu yatırma işlemi L1’de kesinleştiğinde (finality), bu kilitleme olayını doğrulayan bir ZK-proof oluşturuluyor. L2 uygulaması (örneğin Lighter), bu kanıtı doğruluyor ve kullanıcının hesabına teminat (margin) izni veriyor.
L2’de Likidasyon (Liquidation on L2):
Kullanıcının pozisyonu bakım teminatı eşiğini (maintenance margin threshold) ihlal ederse, L2’nin kendi iç mantığı devreye giriyor. Sistem otomatik olarak likidasyonu gerçekleştiriyor ve yeni bir kriptografik kanıt üretiyor: likidasyon kanıtı (proof-of-liquidation).
L1’de Uzlaşma (Settlement on L1):
Bu likidasyon kanıtı tekrar L1’deki Escrow sözleşmesine gönderiliyor. Kanıt doğrulandıktan sonra sistem zorunlu bir mülkiyet devri (forced ownership transfer) yapıyor. Yani kullanıcının kilitlediği teminat, likidatöre (liquidator) ya da bir sigorta fonuna aktarılıyor.
Bu son adım, geleneksel köprü tasarımlarından kritik biçimde ayrılıyor. Çünkü burada L2, bir kriptografik kanıt sayesinde L1 üzerinde uygulamaya özgü bir durum değişikliğini (application-specific state change) zorla uygulayabiliyor.
Tarun Chitra bunu şöyle açıklıyor:
“Bu, L2’de likide edilen bir kullanıcının mülkiyetinin L2 sequencer’ına, L1 üzerinde likidasyon kanıtıyla zorla devredilmesidir. Yani geleneksel yöntemlerdeki gibi mint ve lock (para yatırma) veya burn ve transfer (çekim) işlemleri yerine, doğrudan kanıtla mülkiyet aktarımı yapılır.”
Bu modelin pratik faydası en iyi şekilde getiri sağlayan varlıklar (yield-bearing assets) üzerinden gösterilebilir.
Bir kullanıcı stETH veya Morpho kasası (vault) hisselerini L1’deki Escrow sözleşmesine kilitleyebilir. Bu varlıklar kilitli kalsa bile getiri üretmeye (yield accrual) devam eder.
Aynı anda, bu kilitli pozisyonun değerini gösteren kanıt L2’de kullanılarak yüksek performanslı bir borsada kaldıraçlı (leverage) işlem açmak için teminat olarak kullanılabilir.
Böylece sermaye verimliliğinde (capital efficiency) çok ciddi bir ilerleme sağlanır.
Bu bölümde anlatılan şey, köprüsüz (bridgeless) modelin nasıl işlediğini adım adım tarif etmek. İlk bakışta teknik görünebilir ama aslında mantık basit: paran kasada duruyor ama sen onun değerini başka yerde kullanabiliyorsun.
Varlıklar (örneğin ETH veya stETH) Ethereum’un ana ağı olan L1’de özel bir kasada (Escrow sözleşmesi) tutuluyor. Bu kasa çok güvenli çünkü Ethereum’un kendi güvenlik mekanizmaları tarafından korunuyor.
Ama aynı anda, bu varlıkların değerini gösteren bir “matematiksel ispat” (ZK proof) üretiliyor. Bu ispat L2’ye gönderiliyor. Böylece sen L2’de işlem yaparken, sanki paranı L2’ye taşımışsın gibi işlem yapabiliyorsun. Ama gerçekte paran hep L1’de güvende duruyor.
L1’de Kilitleme (Lock):
Diyelim ki 1 ETH’n var. Bunu Ethereum’un ana ağına bağlı özel bir kasaya yatırıyorsun. Bu kasa, paranın güvende olduğunun garantisini veriyor.
L2’de Kredi Açma (Credit):
Senin 1 ETH’yi yatırdığın işlem kesinleştiğinde, bir ZK kanıtı üretiliyor: “Bu kişi 1 ETH’yi kasaya kilitledi.”
L2’deki uygulama (örneğin bir borsa) bu kanıtı görüyor ve sana işlem açma hakkı veriyor. Yani hesabına “teminat” yazılıyor.
Benzetme: Bu, bankadaki paranın kasada olduğunu gösteren resmi bir belgeyi başka bir şubeye götürüp, o belgeyle kredi çekmeye benziyor.
L2’de Likidasyon (Liquidation):
Diyelim ki kaldıraçlı işlem açtın ama zarar ettin ve teminatın eşiğin altına düştü. L2’deki sistem otomatik olarak seni likide ediyor (yani pozisyonunu kapatıyor).
Bunun kanıtı olarak yeni bir ZK proof oluşturuluyor: “Bu kişi likide edildi.”
L1’de Uzlaşma (Settlement):
Bu likidasyon kanıtı tekrar L1’e gönderiliyor. L1’deki kasa (Escrow sözleşmesi) kanıtı doğruluyor ve senin kilitlediğin 1 ETH’yi alıp likidatöre veya sigorta fonuna aktarıyor.
Benzetme: Bu, bankanın şubeler arası resmi kaydı görüp kasadaki parayı alacaklıya aktarması gibi.
Normalde köprülerde varlığı taşımak için “yeni token bas / yak” mantığı çalışır. Yani L2’ye gitmek için varlık kilitlenir, onun kopyası basılır. Çekmek için de kopya yakılır, asıl varlık açılır.
Burada ise durum farklı: varlık hiç hareket etmiyor, sadece mülkiyet devri oluyor. Bu da köprülerin riskini ortadan kaldırıyor.
Diyelim ki sende stETH var (bu ETH’nin faiz/getiri üreten versiyonu).
stETH’yi L1’deki kasaya kilitliyorsun. Orada dururken sana getiri kazandırmaya devam ediyor.
Aynı anda, bu varlığın değeri L2’ye ZK proof ile yansıtılıyor.
Böylece sen L2’de bu varlığı teminat gibi kullanabiliyorsun.
Yani paran hem güvenli kasada çalışmaya devam ediyor hem de başka yerde sana işlem hakkı kazandırıyor. Bu da sermaye verimliliğini ciddi biçimde artırıyor.
Bu model, sermayenin bulunduğu yer (L1) ile kullanım alanını (L2) ayırıyor.
Güvenlik L1’de korunuyor.
Hız ve verimlilik L2’de sağlanıyor.
İkisini bağlayan şey ise kırılgan köprüler değil, güçlü kriptografik kanıtlar.
Böylece kullanıcı hem güvenlikten hem hızdan aynı anda faydalanabiliyor.
Bu modelin teorik zarafeti, iki teknolojinin birleşimiyle pratik bir gerçekliğe dönüşüyor:
Özel bir L2 uygulaması olan Lighter,
Ve evrensel kanıtlama altyapısı Succinct.
Lighter, bir perpetuals DEX (sürekli vadeli işlem borsası) olup Merkezi Limit Emir Defteri (Central Limit Order Book / CLOB) modeliyle çalışıyor.
En önemli mimari tercihi, genel amaçlı zkVM veya zkEVM kullanmak yerine özel olarak tasarlanmış zk devrelerini (custom zk circuits) tercih etmesi. Bu da şu anlama geliyor: Lighter’ın kriptografik sistemi tek bir işe aşırı derecede optimize edilmiş durumda: borsa işlevlerinin doğruluğunu ispatlamak (örneğin emir eşleştirme, risk motoru, likidasyon işlemleri).
Bu yaklaşım, belirli bir alana özgü işlemler için kanıt üretimini son derece verimli hale getiriyor ve yavaş-pahalı doğrulama engelini doğrudan ortadan kaldırıyor.
“Lighter gibi özel devrelerle çalışan perpetual DEX’ler (yani L2’de sanal makine [VM] olmayanlar) için bu inanılmaz ucuz! İşte bu yüzden onları genel amaçlı veya tam VM tabanlı kanıtlara göre özellikle vurguladım.”
Succinct, SP1 zkVM adlı bir sistemi sunuyor. Bu, RISC-V tabanlı bir sanal makine ve tam Rust dili desteği içeriyor. Bu sayede DeFi kasalarının (vault) değerleme metodolojisi ya da likidasyon motorları gibi karmaşık uygulama mantıklarını kodlamak için ideal hale geliyor.
Bunun üzerine inşa edilen Merkeziyetsiz Kanıtlayıcı Ağı (Prover Network / SPN), kanıt üretimi için rekabetçi bir pazar işlevi görüyor. Bu sayede GPU’lar, FPGA’ler ve ileride ASIC’ler kullanılarak hızlı ve düşük maliyetli kanıt üretimi sağlanıyor.
Bu iki teknolojinin birleşimi, yeni ve güçlü bileşebilirlik biçimlerinin önünü açıyor. Kullanıcılar, L1’deki varlıklarını getiri kaybı olmadan L2 üzerinde teminat olarak kullanabiliyor.
“Buradaki asıl fayda şu: Perpetuals borsasındaki pozisyonum likide edilme eşiğinin üzerindeyken, uzak zincirde (örneğin Ethereum’daki bir Morpho kasasında) getiri kazanmaya devam edebiliyorum.”
Ayrıca, Zero Knowledge Podcast’in 374. bölümünde tartışıldığı gibi, bu mimari karmaşık L2 stratejilerinin tokenleştirilmesine (tokenization) olanak tanıyor. Böylece bu stratejiler standart, bileşebilir varlıklar olarak yeniden L1’e taşınabiliyor.
“Bu ortak havuzu (public pool) doğal şekilde tokenleştirebilirsiniz ve bu Ethereum üzerinde olabilir. Yani mesela Ethereum üzerinde yerel bir 3x ETH token’ınız olabilir ve bu token’i gidip Aave’ye ödünç vermek için kullanabilirsiniz.”
Zero Knowledge Podcast (@zeroknowledgefm, 27 Ağustos):
🎙 Bu hafta @AnnaRRose ve @TarunChitra, @Lighter_xyz’den Murat ve @vnovakovski ile perp DEX’lerin tarihi, Lighter’ın neden ZK kullandığı, özel ZK devrelerinin zorlukları ve fırsatları hakkında konuştular.
Bu bölümde aslında şu soruya cevap veriliyor:
“Köprüsüz model (bridgeless collateralization) teoride güzel görünüyor ama pratikte nasıl işleyecek?”
Cevap: İki teknoloji bir araya geliyor → Lighter ve Succinct.
Lighter, bir perpetuals DEX yani sürekli vadeli işlem borsası. Normal DEX’lerden farkı şu: kullanıcılar burada kaldıraçlı işlemler açabiliyor, tıpkı Binance veya Bybit gibi büyük borsalarda olduğu gibi.
Ama Lighter’ın asıl farkı, “nasıl kanıt ürettiği”nde.
Normalde L2’lerde zkEVM gibi genel amaçlı kanıtlama makineleri (zkVM) kullanılır.
Lighter ise özel devreler (custom zk circuits) kullanıyor.
Benzetme:
Bunu mutfak aletlerine benzetebiliriz.
zkEVM → her işi yapan çok amaçlı bir mutfak robotu gibi. Her şeyi yapar ama yavaştır ve pahalıdır.
Lighter’ın özel devreleri → sadece kahve yapmak için tasarlanmış bir kahve makinesi gibi. Tek iş için üretilmiştir ama o işi çok hızlı, ucuz ve verimli yapar.
Lighter da tam olarak bunu yapıyor. Onun tek işi, borsa işlemlerinin doğru olduğunu kanıtlamak (örneğin emirlerin doğru eşleştiğini, risk motorunun doğru hesapladığını, likidasyonların doğru çalıştığını ispatlamak). Bu yüzden çok verimli.
Succinct, bu sisteme altyapı sağlayan taraf. Onun güçlü yanı ise SP1 zkVM:
Bu, RISC-V tabanlı bir sanal makine.
Rust diliyle tam uyumlu.
Karmaşık hesaplamaları (örneğin DeFi’de bir kasanın nasıl değer kazandığı ya da likidasyon motorları) kodlamak için uygun.
Üstelik Succinct sadece yazılım değil, aynı zamanda bir Prover Network (Kanıtlayıcı Ağı) işletiyor.
Bu ağ, GPU’lar, FPGA’ler ve ileride ASIC’ler kullanarak kanıt üretimini hızlandırıyor.
Rekabetçi bir pazar gibi işliyor: kim daha hızlı ve ucuz kanıt üretirse o devreye giriyor.
Sonuç: hızlı ve düşük maliyetli kanıt üretimi.
Benzetme:
Succinct’i bir “bulut servis sağlayıcısı” gibi düşünebilirsin. Sen karmaşık bir hesaplama istiyorsun, onlar arkada yüzlerce bilgisayarı çalıştırarak bunu hızlıca sana getiriyor.
Bu ikili birleşince çok güçlü bir şey ortaya çıkıyor:
Kullanıcı L1’deki getiri sağlayan varlıklarını (yield-bearing assets) elinde tutabiliyor.
Aynı anda, bu varlıkların değerini L2’de teminat olarak kullanabiliyor.
Örneğin:
Diyelim ki sende stETH var. Bu L1’de dururken sana faiz getiriyor.
Aynı anda, Lighter üzerinden bu stETH’in değerini teminat gösterip kaldıraçlı işlem açabiliyorsun.
Yani bir taşla iki kuş: hem paran faiz getiriyor hem de işlem yapmana yarıyor.
Bu sermaye verimliliğini inanılmaz artırıyor. Normalde ya paranı faizde bırakır ya da teminat olarak kullanırdın. Şimdi ikisini aynı anda yapabiliyorsun.
Bu mimari sadece bugünkü işlemleri kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni ürünlerin kapısını açıyor.
Örneğin, L2’de karmaşık stratejiler paketlenip tokenleştirilebiliyor.
Bu token’lar sonra L1’de standart varlıklar gibi kullanılabiliyor.
Mesela “3x ETH token” çıkarılabiliyor. Bu token, Aave’ye borç vermek için kullanılabiliyor.
Benzetme: Bu, bir yatırım fonunun paylarını halka açık hisselere dönüştürmek gibi. Karmaşık bir strateji basit bir token haline geliyor ve herkes kullanabiliyor.
Lighter + Succinct birleşimi şunu sağlıyor:
Lighter → özel devrelerle işlemleri süper hızlı ve ucuz kanıtlıyor.
Succinct → büyük altyapısıyla karmaşık hesaplamaları ve kanıt üretimini destekliyor.
Kullanıcı → sermayesini L1’de güvende tutarken L2’de aynı anda değerlendirebiliyor.
Bu da köprülerin riskli yapısını tamamen aşan, çok daha güvenli ve verimli bir sistem sunuyor.
Lighter’ın uzun vadeli vizyonunun kritik bir parçası, izole ve tek parça (monolithic) bir uygulama haline gelmekten kaçınmak. Ekip, yüksek performanslı altyapısını paylaşımlı bir sequencer modeli (shared sequencer model) yaratarak açmayı planlıyor.
Bu model sayesinde başka geliştiriciler kendi akıllı sözleşmelerini (smart contracts) dağıtabilecekler. Örneğin:
Borç verme protokolleri (lending protocols),
Otomatik piyasa yapıcılar (AMMs),
NFT pazar yerleri…
Bunlar, Lighter’ın çekirdek borsasıyla yan yana çalışabilecek.
Bu yeni uygulamalar, esneklik için daha genel amaçlı bir zkVM (örneğin Succinct’in SP1’i) kullanabilir. Bu sırada çekirdek CLOB (Merkezi Limit Emir Defteri), kendi hiper-optimize edilmiş özel devreleri üzerinde çalışmaya devam eder.
Her iki yapı da aynı sequencer’ı paylaşacağı için, hem atomik bileşebilirlik (atomic composability) hem de yüksek frekanslı işlem motoru ile onun etrafında kurulacak daha geniş DeFi ekosistemi arasında sorunsuz etkileşim mümkün olur.
“…geliştiricilerin gelip akıllı sözleşmeler yazmasına ve bu sözleşmelerin çekirdek borsa ile aynı sequencer’ı paylaşmasına izin vermek… Mesela verimliliğin önemli ama aşırı verimlilik gerektirmediği şeyler için. Borç verme, AMM’ler veya NFT’ler gibi.” — @vnovakovski
Bu hibrit yaklaşım, çekirdek borsanın CEX (merkezi borsa) seviyesindeki performansını korurken, zengin ve birbirine bağlı bir ekosistemi teşvik eder. Böylece Lighter, sadece bağımsız bir DEX olmaktan çıkıp, temel bir likidite ve işlem merkezi (liquidity and execution hub) haline gelir.
Bu bölümde Lighter ekibinin uzun vadeli vizyonu anlatılıyor. Özetle:
“Lighter sadece tek bir borsa olarak kalmasın, etrafında büyük bir ekosistem kurulsun.”
Peki bu nasıl olacak? İşin kilit noktası paylaşımlı sequencer modeli (shared sequencer model).
Sequencer’ı, bir etkinlikte sırayı düzenleyen görevli gibi düşünebiliriz.
Blockchain’de her işlem bir sıraya konmak zorundadır.
Sequencer, bu işlemleri sıralayan, kimin önce kimin sonra geleceğine karar veren mekanizmadır.
Bugün her L2 kendi sequencer’ına sahiptir. Bu da uygulamaların birbirinden kopuk çalışmasına yol açar. Lighter diyor ki:
“Benim sequencer’ımı başkalarıyla da paylaşalım.”
Diyelim ki Lighter çekirdek olarak çok hızlı çalışan bir borsa. Normalde sadece kendi işlemlerini sıralar. Ama paylaşımlı sequencer olursa:
Başka uygulamalar (örneğin borç verme protokolleri, AMM’ler veya NFT pazar yerleri) aynı sequencer üzerinden çalışabilir.
Böylece bu uygulamalar, Lighter ile doğrudan uyumlu ve eşzamanlı hale gelir.
Benzetme:
Bir tren garı düşün.
Bugün her uygulama kendi küçük garına sahip.
Lighter diyor ki: “Gel, benim büyük ve hızlı garımı kullanalım.”
Böylece trenler (işlemler) aynı raydan geçtiği için hem hız artıyor hem de farklı hatlar (borç verme, NFT pazarı) arasında aktarma yapmak çok kolaylaşıyor.
Çünkü blockchain’de atomic composability diye bir kavram var. Yani:
Birden fazla işlemin aynı anda, tek bir zincir üzerinde gerçekleşebilmesi.
Mesela Lighter’da kaldıraçlı işlem açarken, aynı anda başka bir DeFi protokolünden kredi almak mümkün olabilir.
Paylaşımlı sequencer olmadan bu işlemler ayrı ayrı zincirlerde yapılır, arada gecikmeler olur ve risk artar. Ama aynı sequencer kullanıldığında her şey tek seferde ve sorunsuz gerçekleşir.
Çekirdek CLOB (borsa motoru): Özel devrelerle (custom zk circuits) çalışıyor, çok hızlı ve optimize.
Yeni uygulamalar: Daha genel amaçlı bir zkVM (örneğin Succinct SP1) üzerinde çalışıyor, biraz daha esnek ama borsadan daha yavaş olabilir.
Ortak nokta: İkisi de aynı sequencer’ı paylaşıyor.
Sonuç: Borsa motoru hızından ödün vermeden, etrafında büyük bir ekosistem oluşabiliyor.
Bu vizyon gerçekleşirse Lighter:
Tek başına bir DEX olmaktan çıkacak.
Çevresinde borç verme, AMM, NFT pazarı gibi uygulamalarla bir ekosistem merkezi olacak.
Yani sadece işlem yapılan bir platform değil, DeFi’nin kalbinin attığı likidite ve yürütme (execution) merkezi haline gelecek.
Benzetme: Bugün Binance veya Coinbase nasıl kendi içinde birçok ürün (borsa, staking, NFT pazarı, kredi vb.) sunuyorsa, Lighter da merkeziyetsiz dünyada benzer bir rol oynayabilir.
Not: Buradaki “Escape Hatch (Kaçış Kapısı)” mekanizması, klasik rollup’lardaki escape mekanizması ile tamamen aynı değildir. Ancak işlevi benzer olduğu için aynı terimi kullanıyoruz: sansüre dayanıklı, fonların çekilmesi için bir geri dönüş yolu.
Kullanıcı, Ethereum L1 üzerinde çalışan escrow (emanet) sözleşmesine ETH, stablecoin ya da getiri sağlayan token’lar yatırır.
Bu varlıklar L1’in dışına asla çıkmaz, hep L1’in kontrolünde kalır.
Escrow sözleşmesi, bir olay (event) yayınlar. Bu olay, Succinct Prover Network (SPN) tarafından “kanıtlama işi” (proving job) olarak alınır.
SPN, fonların gerçekten kilitli olduğunu ispatlayan bir SNARK kanıtı üretir. Bu kanıt, zincir üzerinde çalışan Verifier (doğrulayıcı) sözleşmesi tarafından doğrulanır.
Yalnızca L1’de kesinleşme (finality) sağlandıktan sonra Sequencer, kullanıcının Lighter L2 üzerindeki marjin hesabına kredi (teminat hakkı) yazar.
Sequencer, emir defteri durumu (order book state) ve kullanıcı bakiyeleri gibi verileri, gelecekte doğrulama yapılabilmesi için Data Availability (DA) katmanına (örneğin blob’lar ya da calldata üzerinden) gönderir.
Bu mekanizma, L2 üzerinde sansür veya arıza olursa kullanıcının doğrudan L1 üzerinden fonlarını çekebilmesini sağlar. Süreç adım adım şöyledir:
Çıkış işlemi gönderme (Submit exit tx) — Kullanıcı → Escape Hatch
Eğer L2’de sansür uygulanırsa, kullanıcı çıkış talebini doğrudan L1 üzerindeki Escape Hatch sözleşmesine gönderir.
Dahil olma kanıtı sağlama (Provide inclusion proofs) — DA → Escape Hatch
Escape Hatch sözleşmesi, daha önce DA’ya gönderilmiş olan durum taahhütlerini / dahil olma kanıtlarını kullanır.
Çıkış kanıtı talebi (Request exit proof) — Escape Hatch → SPN
Çıkış talebi, SPN için yeni bir “kanıtlama işi” haline gelir. Yani exit proof üretilmesi gerekir.
SNARK kanıtı (exit proof) — SPN → Verifier
Succinct Prover Network, çıkış koşullarını doğrulayan bir SNARK kanıtı üretir ve Verifier’a gönderir.
Zorunlu çekim (Force withdrawal) — Verifier → Escrow
Eğer kanıt geçerliyse, Verifier escrow sözleşmesine talimat verir ve fonların zorunlu olarak serbest bırakılmasını sağlar.
Fonların serbest bırakılması (Release funds) — Escrow → Kullanıcı
Kullanıcı fonlarını doğrudan L1’den geri alır.
Bu bölüm, aslında “köprüsüz model”in (bridgeless model) nasıl çalıştığını adım adım anlatıyor. Yani kullanıcı parasını nasıl yatırıyor, nasıl kanıtlanıyor, L2’de nasıl kullanılabiliyor ve en önemlisi, sorun çıkarsa parasını nasıl geri alabiliyor?
Bu akışta iki ana yol var:
Normal akış (Deposit Flow) → Kullanıcı parasını yatırır, kanıt üretilir, L2’de hesabı kredilendirilir.
Kaçış Kapısı (Escape Hatch Flow) → Eğer sistem çalışmazsa ya da sansürlenirse, kullanıcı “acil çıkış kapısı”ndan parasını doğrudan L1’den çeker.
Adım 1: Yatırma (Deposit)
Kullanıcı ETH, stablecoin ya da getiri sağlayan token’larını Ethereum L1’deki özel bir emanet sözleşmesine (Escrow Contract) yatırır.
Burada önemli olan nokta: Varlıklar asla L1’in dışına çıkmaz. Yani köprülerdeki gibi “kopya token” basılmıyor.
Adım 2: Kanıt Talebi (Request ZKP)
Escrow sözleşmesi “Bu para kilitlendi” diye bir olay yayınlar. Bu olay, Succinct Prover Network (SPN) tarafından işlenmek üzere alınır.
Adım 3: Kilitleme Kanıtı (Lock Proof)
SPN, paranın gerçekten yatırıldığını kanıtlayan bir SNARK üretir. Bu kanıt, zincirde çalışan Verifier (Doğrulayıcı) sözleşmesine gönderilir.
Adım 4: L2 Hesabına Kredi (Credit Account)
Kanıt onaylandıktan ve L1’de kesinleşme (finality) sağlandıktan sonra, L2’deki Sequencer kullanıcının hesabına teminat kredisi yazar.
Dolayısıyla kullanıcı artık L2’de işlem yapabilir hale gelir.
Adım 5: Durum Taahhütleri (State Commitments)
Sequencer, emir defteri (order book) ve kullanıcı bakiyeleri gibi bilgileri Data Availability (DA) katmanına gönderir. Bu bilgiler ileride çıkış işlemleri veya anlaşmazlık durumlarında kullanılmak üzere kayıt altına alınır.
Diyelim ki L2’de sansür oldu. Yani kullanıcı çıkış talebi veriyor ama işlenmiyor. İşte bu durumda Kaçış Kapısı (Escape Hatch) devreye giriyor.
Adım 1: Çıkış Talebi (Exit TX)
Kullanıcı çıkış talebini doğrudan L1 üzerindeki Escape Hatch sözleşmesine gönderir.
Adım 2: Kanıt Sağlama (Inclusion Proofs)
Escape Hatch, daha önce DA’ya kaydedilmiş durum taahhütlerini kullanır. Böylece çıkış isteğinin gerçekten geçerli olduğu kanıtlanır.
Adım 3: Çıkış Kanıtı Talebi (Exit Proof)
Çıkış talebi, SPN için yeni bir kanıtlama işine dönüşür.
Adım 4: SNARK Kanıtı
SPN, çıkışın geçerli olduğunu gösteren bir SNARK üretir ve Verifier’a gönderir.
Adım 5: Zorunlu Çekim (Force Withdrawal)
Verifier kanıtı kontrol eder. Eğer geçerliyse, Escrow sözleşmesine “Fonları serbest bırak” komutunu gönderir.
Adım 6: Fonların Serbest Bırakılması (Release Funds)
Escrow sözleşmesi fonları doğrudan kullanıcıya iade eder.
Yani aslında buradaki mekanizmayı bir banka hesabı gibi düşünebilirsiniz:
Normalde paranı yatırıyorsun, banka sisteminden istediğin şubede kullanabiliyorsun.
Ama diyelim ki banka şubeleri sana sorun çıkardı (örneğin işlem yapmana izin vermedi).
Bu durumda doğrudan merkez bankasına gidip paranı alabiliyorsun.
İşte Escape Hatch, kullanıcıya böyle bir güvenlik garantisi sağlıyor: “Ne olursa olsun, paramı L1’den geri alabilirim.”
Bu mimari sayesinde kullanıcı şunlardan emin oluyor:
Parasını L1’den çıkarmadığı için güvende.
L2’de rahatça işlem yapabiliyor, çünkü varlıklarının değeri oraya yansıtılıyor.
Bir sorun olursa “acil çıkış kapısı” sayesinde fonlarını her zaman geri alabiliyor.
Kısacası sistem, hem hız ve verimlilik sağlıyor hem de kullanıcıya tam güvenlik ve özgürlük garantisi veriyor.
1. Çekim talebi gönderme — Kullanıcı → Lighter dApp → Sequencer
Kullanıcı, Lighter arayüzü (dApp) üzerinden bir çekim talebi başlatır. Bu işlem, Sequencer’ın mempool’una girer.
2. Çözünürlük kontrolleri için yönlendirme — Sequencer → Risk Motoru
Sequencer bu talebi Risk Motoru’na (Risk Engine) yönlendirir.
3. Kontrollerin yapılması — Risk Motoru
Risk Motoru şu kontrolleri gerçekleştirir:
Kullanıcının pozisyonu likide edilmemiş olmalı.
Marjin, bakım teminatı seviyesinin (maintenance margin) üzerinde olmalı.
Eğer tüm kontroller geçerse → Risk Motoru bu işlem için bir kanıtlama görevi (proof job) hazırlar.
4. ZKP talebi (non-liquidation proof) — Risk Motoru → SPN
Risk Motoru, kullanıcının hesabının solvent (ödemeye yeterli) olduğunu kanıtlamak için SPN’e bir kanıtlama işi gönderir.
5. Çekim kanıtının doğrulanması — SPN → Verifier
SPN, bir SNARK üretir ve bu kanıt Ethereum L1 üzerindeki Verifier tarafından doğrulanır.
6. Koşullu serbest bırakma — Verifier → Escrow Sözleşmesi
Eğer kanıt geçerliyse, Verifier escrow sözleşmesine fonları açması için talimat verir.
7. Fonların çekilmesi — Escrow Sözleşmesi → Kullanıcı
Kullanıcı fonlarını doğrudan Ethereum L1’den alır.
1. Likidasyonu tetikleme — Risk Motoru → Likidasyon Motoru
Risk Motoru, bir hesabın yetersiz teminatlı (undercollateralized) olduğunu tespit eder ve likidasyon mantığını tetikler.
2. ZKP talebi (liquidation proof) — Likidasyon Motoru → SPN
Likidasyon Motoru, hesabın doğru şekilde likide edildiğini kanıtlamak için SPN’e bir kanıtlama işi gönderir.
3. Likidasyon kanıtının doğrulanması — SPN → Verifier
SPN bir SNARK kanıtı üretir. Ethereum L1 üzerindeki Verifier bu kanıtı kontrol eder.
4. Zorunlu aktarım (teminatın taşınması) — Verifier → Escrow Sözleşmesi
Eğer kanıt geçerliyse, Verifier escrow sözleşmesine teminatı zorla devretmesi için talimat verir.
5. Teminatın aktarılması — Escrow Sözleşmesi → Likidatör / Sigorta Fonu
Teminat, güvenilir bir şekilde (trustlessly) likidatöre ya da yedek sigorta fonuna aktarılır.
Köprüsüz (bridgeless) modeli tam olarak takdir edebilmek için, mevcut alanlar arası değer transferi (cross-domain value transfer) yaklaşımlarıyla karşılaştırmak gerekir.
@HyperliquidX’in HyperUnit’i gibi sistemler, zincirler arası likidite (cross-chain liquidity) elde etmek için akıllıca bir çözüm sunar. Ancak çok farklı bir güven modeli üzerine çalışır.
Bu sistemler, güveni minimize eden kriptografik bir kanal yerine bir “güven komitesi (committee of trust)” üzerine dayanır. Yani, federatif ve izinli bir şekilde seçilmiş Guardian’lar (koruyucular), Çok Taraflı Hesaplama (Multi-Party Computation / MPC) ve Eşik İmza Şemaları (Threshold Signature Schemes / TSS) aracılığıyla varlıkları birlikte yönetir.
Bu yöntem tekil arıza noktalarını ortadan kaldırır, ancak yine de kullanıcıların küçük ve belirlenmiş bir grubun çoğunluğuna güvenmesini gerektirir.
Tarun Chitra, bu tür “ara, güvene dayalı bir katmana” bel bağlamayı hantal bir zorunluluk olarak görüyor ve ZK-proof’ların bunu gereksiz hale getirdiğini savunuyor:
“Hyperliquid hakkında ilginç olan şey şu: Bence neredeyse bir özellik değil, bir hata gibi. Spot varlıkları köprülemek için böyle ayrı bir protokol ve hyper unit kullanmak zorunda olmanız bana çok yapay geliyor.”
“Neden HyperUnit var olmak zorunda? Neden herhangi bir spot varlığı doğrudan köprüleyemiyorum? Neden doğrulama yapan ve aslında hâlâ multisig’e dayanan ayrı bir protokole ihtiyaç var?”
Klasik merkezi finans (CeFi) modelinde, kullanıcıların fonlarını doğrudan bir operatöre yatırması gerekir. Böylece kullanıcı tüm saklama riskini (custody risk) üstlenir.
Sistemin bütünlüğü, tamamen tek bir kurumun güvenilirliğine ve operasyonel güvenliğine bağlıdır. Bu da kullanıcıyı iflas, hack saldırıları ve sansür gibi risklere açık hale getirir.
Köprüsüz model, bu alternatiflere kıyasla belirgin avantajlar sunar:
Yerel L1 Likiditesi (Native L1 Liquidity):
Varlıklar L1’deki yerel formlarında kalır. Böylece en derin ve en güvenli sermaye havuzlarına erişim sağlanır, farklı zincirlerde parçalanmış piyasa sorunları oluşmaz.
Sarmalanmış Varlık Parçalanması Yok (No Wrapped-Asset Fragmentation):
Lock-and-mint mekanizmasından kaçınıldığı için, aynı varlığın farklı L2’lerde likiditesi düşük IOU sürümlerinin oluşması engellenir.
L1 Tarafından Zorunlu Likidasyon (L1-Enforced Liquidation):
En önemli fark budur. L2, kriptografik olarak L1 üzerinde bir durum değişikliğini zorlayabilir. Bu, uygulamaya özel güçlü bir yetenek sağlar. Geleneksel köprüler ve MPC sistemleri bu kabiliyetten yoksundur.
Bu bölümde köprüsüz (bridgeless) modelin farkı, iki alternatifle kıyaslanarak gösteriliyor: HyperUnit gibi MPC sistemleri ve merkezi borsalar (CeFi).
HyperUnit gibi çözümler, zincirler arası (cross-chain) likidite sağlamaya çalışıyor. Bunu yapmak için bir “güven komitesi” kuruyorlar. Yani seçilmiş küçük bir grup insan ya da kuruluş (Guardians), özel matematiksel yöntemlerle (MPC, TSS) fonları birlikte yönetiyor.
Avantaj: Tek bir kişinin hata yapması sistemi bozamıyor.
Dezavantaj: Kullanıcıların hâlâ bu küçük grubun çoğunluğuna güvenmesi gerekiyor.
Benzetme: Bu, büyük bir kasanın anahtarlarını 5 kişiye vermeye benzer. Kasayı açmak için 3’ünün onayı gerekiyor. Tek kişiye güvenmiyorsunuz ama hâlâ o küçük grubun dürüstlüğüne mecbursunuz.
Tarun Chitra burada şunu söylüyor: “Buna gerek kalmamalı. ZK-proof varken neden böyle ara güven katmanlarına ihtiyaç duyalım?”
Binance veya Coinbase gibi CeFi borsalarında kullanıcılar paralarını doğrudan borsaya yatırıyor.
Avantaj: Kullanım kolaylığı.
Dezavantaj: Tüm risk borsanın üzerinde. Eğer hacklenirse, iflas ederse ya da devlet baskısıyla hesapları kapatırsa, paranızı kaybedebilirsiniz.
Benzetme: Paranızı evde kasada tutmak yerine bir arkadaşınıza emanet etmek gibi. Eğer arkadaş güvenilir değilse ya da soyulursa, para gider.
Köprüsüz yaklaşım bu sorunları çözmeyi hedefliyor:
Yerel L1 Likiditesi: Varlık L1’de kalıyor, en güvenli yerde. Likidite parçalanmıyor.
Sarmalanmış Varlık Yok: Köprülerde olduğu gibi “kopya token” üretilmiyor. Böylece aynı varlığın değeri farklı zincirlerde bölünmüyor.
L1 Tarafından Likidasyon: En büyük fark: L2, L1’de zorla durum değişikliği yapabiliyor (ör. teminatı gerçekten çekmek). Bu, köprülerin ve MPC modellerinin yapamadığı bir şey.
Köprüsüz model, ne küçük bir güven komitesine ne de tek bir merkezi borsaya güvenmek zorunda bırakıyor.
Güven Ethereum’un L1 güvenliğine dayanıyor.
İşlemler ZK-proof ile matematiksel olarak ispatlanıyor.
Bu yüzden köprüsüz model, hem güvenliği hem de sermaye verimliliğini en üst seviyede sunarak alternatiflerin önüne geçiyor.
Bu model Ethereum ekosistemi için kusursuz bir uyum sağlasa da, temel prensipleri zincir-agnostik’tir (yani herhangi bir zincire uyarlanabilir).
Buradaki mimari şudur:
Güvenli bir uzlaşma katmanı (settlement layer) bilanço işlevi görür.
Uzmanlaşmış yürütme yüzeyleri (specialized execution surfaces) bu katmana kriptografik kanıtlarla bağlanır.
Bu yaklaşım genelleştirilebilir.
Zero Knowledge Podcast’in 374. bölümünde tartışıldığı gibi, bu model diğer L1 zincirlerindeki varlıkları da bir L2 ekosistemine getirmek için kullanılabilir. Örneğin:
Kaynak zincire (ör. Solana) bir SOL yatırıldığında, bunun ZK kanıtı üretilir.
Bu kanıt, hedef L2’de karşılık gelen kredinin oluşturulmasına izin verir.
“Diğer zincirler için mesela Solana’ya bir SOL yatırabilirsiniz. Solana’daki bir sözleşmeye yatırılan bu varlık için bir ZK kanıtı üretilebilir. Sonra bu kanıt, Lighter üzerinde aynı SOL’un güvenli bir şekilde mint edilmesi için kullanılabilir.”
Bu şu anlama gelir: Ethereum–Lighter, Solana–Lighter, hatta Cosmos–Lighter veya Bitcoin–Lighter mimarileri aynı mantıkla hayata geçirilebilir.
Varlıklar kendi zincirlerinde (ETH, SOL, ATOM, BTC) yerel olarak kalır.
Succinct, bu yatırımların ZK kanıtlarını sağlar.
Lighter bu kanıtları kullanır ve köprüleme olmadan işlem kredisi açar.
“Coin’leri değil, kanıtları taşıyın” fikri genelleştirilip yaygınlaştırıldığında, saygın araştırmacılar arasında ciddi bir tartışma doğurdu.
Bu geniş vizyon, katmanlar arasında yeni bir simbiyotik ilişki olarak özetlendi:
“Coin’leri taşımayın. Kanıtları taşıyın.
Ethereum’u bilanço, L2’leri yürütme yüzeyi olarak görün… varlıkları Ethereum’da tutun, sadece ZK kanıtlarını gönderin.”
Bazıları “Bu zaten L2’lerin bugün yaptığı şey değil mi?” diye sordu.
Örneğin: “@derivexyz’e para yatırdığımda, fonlarım Ethereum’da kalıyor. Kasada duruyor. Tek fark şu: zk proof’lar bugün hâlâ yavaş ve pahalı.”
Başka bir yorum: “Bana göre bu tamamen aynı şey. Karşı tarafta ERC20 mint edip etmemek bir uygulama detayı. Hatta ERC20 mint etmek daha genel amaçlı olabilir.”
Bu eleştiriler genel amaçlı L2’ler için geçerli olabilir. Ancak @Lighter_xyz gibi yüksek performanslı bir perpetuals DEX için durum farklıdır.
Çünkü CLOB tabanlı bir borsa için:
Yerel L1 teminatına doğrudan erişim,
Sarmalanmış varlık parçalanmasından kaçınma,
Ve en önemlisi L1 tarafından zorlanabilen likidasyonlar,
bugün kritik bir değer sunmaktadır. Bu yüzden köprüsüz model burada sadece küçük bir iyileştirme değil, oyunun kurallarını değiştiren bir özellik haline gelir.
Köprüsüz teminatlandırma modeli, bir canlı yayında ortaya çıkan bir fikirden doğdu ve artık çalışan bir mimariye dönüştü. Bu sadece başka bir köprü değildir;
yerleşim katmanı (settlement layer) ile yürütme katmanı (execution layer) arasında iki yönlü yeni bir kanıt kanalıdır (proof-channel).
Bu mimari açık bir görev ayrımı getirir:
L1 (Ethereum): Sermayenin tutulduğu güvenli, küresel bilanço.
L2 (Lighter): Riskin yönetildiği yüksek performanslı yürütme yüzeyi.
ZK Altyapısı (Succinct): Bu ikisini güvene gerek kalmadan birbirine bağlayan kriptografik yapı.
Son mesaj:
“Dünyanın yazılımını kanıtla.”
Share Dialog
theSahbaz.eth
Support dialog